Sevin Yalabık

Published by Sevin Yalabık under on 16:13




Gece fenerine tutulan saatteyim
Denizin üstünde yıldızdan bozma yansımalar
İğnenin ucuna takılmış balığın
çırpınışları geceyi sarar
Biraz paradoks, biraz ölüm
Köpüren dalgalarda küllerim

-Şimdi ben gökyüzü, sen yüzyıldan kalma izlerimsin

Her güne bir mum yandı
çanlar sustu
gecede anonim keşmekeş
maskeli yüzlerde şiirim yandı

-Şimdi ben hayatın dalından değil, diplerinden gelen

sen   seçkinyapraklarınla evrene tez veren

Ağlatan Kafe (çerkesçe)

Published by Sevin Yalabık under on 15:34

AĞLATAN KAFE'NİN HİKAYESİ
Ağlatan Kafe'nin hikayesi cok ama cok eskiye dayanir, yer ve mekan bilinmemektedir. Uzun yillardir calinir... Notalar anlatir yaşanmiş duygulari ve o imkansiz ama bir o kadar da tutkulu olan bir aşki... Melodi dile gelir, eger calan biliyorsa hikayesini...

Ve şoyle başlar bu imkansiz ve bir o kadar da acikli aşk,

Cevrenin sayilan soylu ailenin tek kizinin guzelligi ve asaleti dillere dolaşir, genc delikanli ise soylu olmayan bir ailenin ikinci ogludur. Cesur bir o kadarda mert ve savaşci bir erkektir. Kiz ve delikanli birbirlerine sevdalanirlar. Kizin ailesi bu ilişkiyi onaylamamaktadir gencin ailesinin soylu olmadigini gerekce olarak one surerler.

Kizin guzelligi tum ulkede anilmaya başlar ve zamanin rus çarı kizin methini duyar kizi gormek icin koye gelir ve hayran kalir. Kizin babasindan kizi ister baba şaşkindir, buyuklere haber salinir herkes ulu kestane agacinin altinda toplanir, tartişilmaya başlanir ve sulalenin ileri gelenleri çarın arzusunu kabul edilemez bulur “bir çara verilecek kizimiz yoktur” denir.


Çar’a haber salinir bizde sanan verilecek kiz yoktur diye... Koskoca çar sinirlenir ve nasil bir sozdur der kabul edilmez bulur. Kizi kacirmak icin yola cikar..

Genc delikanli ise olanlardan habersiz aşki icin agitlar yakmakta ve kavuşacaklari gunun hayali ile gunleri eksitmekte, kiz ise caresiz aşki icin hergun aglamakda ve baba sozu ile aşki arasinda kalmakdan zorlanmaktadir.

Carin kizi kacirmak isteyişini haber alan buyukler careler peşindedirler derken kizi sevdigi delikanliya vermeyi uygun bulurlar ve çara vermektense ;soylu olmasada bir dagliya gelin etmek” daha iyidir diye duşunurler... Bir an once dugun hazirliklarina başlanir, atlilar dort bi yana dagilir, haberler salinir, tum eller dugunumuz var diye.

İki gencin kalbi kavuşacak olmanin heycani ile atmaktadir. Dugun gunu gelip catar dort bir yandan gelen misafirler agirlanir, eglenceler başlar...

Car coktan gelmiş ve pusuda adamlari ile hazir vaziyette kollamaktadir her bir yani ve çarın bir emriyle tum adamlari kizi kacirmak icin dugun meydanini basarlar ve kizi alip daga kacarlar ardindan delikanli peşlerine duşer çarın elinden sevdigini alacakdir dinlemez hicbir soyleneni aklinda tek sevdigi vardir...

Kiz caresiz yalvarir birakmalari icin, çar gulerek izin vermeyecegini soyler derken ucurum kenarindan gecerken kiz ;senin olmaktansa olmeyi yeglerim; diyerek kendini ucurumdan boşluga birakir ve delikanlinin gecmekde oldugu yola duşer, delikanli koşar sevdiginin yerde yatan cansiz vucudunu kucaklar ve koye geri doner...

Koy matem havasindadir cenaze hazirlanir ve kizi mezarliga goturenlerin ardindan yurur delikanli ve agzinda mizikasi ile başlar melodi calmaya. O gunden sonra ne genc delikanliyi goren olur ne de çarı...

işte bu melodi eskiden sevdalilarin karşilikli oynadiklari oyunda biz sevdaliyiz haberiniz olsun manasina gelirmiş.

2 AĞLATAN KAFE'NİN YAKIN GEÇMİŞTEKİ HİKAYESİ

Olay çukurova da geçiyor.Bir adiğe kızı var ay kadar güzeldir
Ama ne yazık ki ailesi çok fakir ve ailesi sırf para için onu çukurovadan bir pamukağasıyla sözlüyorlar.Kız da ailesi için mecbur kabul ediyor.

Sonra bir gün köylerine misafir gençler geliyor ve içlerinden biri kıza aşık oluyor ki kız da ona aşık oluyor..
Ama kız sözlü..

Erkek ne derse desin kız sözlü olduğu için erkeği geri çeviriyor.Ama erkeğe sırılsıklam aşıktır..
Ne var ki ailesi için o zengin adamla evlenmesi lazımdır..
Kız erkeğin hiçbir çabasına cevap vermez,veremez..
Ama bu durum yüzünden bunalıma girer..
Odasına kapanır kız
Haftalardır ne yer ne de içer..
Sadece akordeon çalar!!
Ama sadece akordeon çalar!!
Bir gün artık ailesi kızın herşeyini bilen en yakın arkadaşını çağırır, kızla konuşsun diye..

Bu arkadaşı herşeyi biliyordur o misafir genci vs..
Kız gelir ...
(adı gurina) Gurina kapıyı aç ben geldim der ama, kapı yine de açılmaz .
Hep akordeon çalmaktadır..Ağlatan Kafe'yi çalar..Hep ama hep..
Derken bir el silah sesi duyulur..

Kapıyı kırdıklarında görmektedirler ki Gurina ağlayarak Ağlatan Kafeyi çalmış ve parçanın son notasının tuşuna babasının tüfeğinin tetiğine bağlamıştır..
Ağlayarak parçayı çalıp, parça sonunda son tuşa bastığında tüfek patlamış ve Gurina bu şekilde intihar etmişti..

Adige: çerkes anlamına gelmektedir.

Ayrılık

Published by Sevin Yalabık under on 11:59



Lütfen bilgisayarınızın sesini açınız.

Matruşka-lar

Published by Sevin Yalabık under on 13:33



Matruşka-lar


Kimdi?
Menüden ayrılmış düşleri yakılan
Yer yer bu irin
Köle pazarında yarınları satılan
Semt ormanında kaybolan


Tanrım
Matruşka’dan ne çıkacak şimdi!


Yıkılan!


Tek tek hüzün tuğlalarıyla örülen
Çürümüş, tez olamamış yaşam
Tekerlekli tabutta külleri savrulan


Şimdi!


Şekle girenler yerinde duruyor
Bir piyano
Parmak kemiklerim sızlıyor
Geniş kutsanmış günlerde
Matruşka’lar çoğalıyor


Sevin Yalabık

Sen Evrendeki Gerçek

Published by Sevin Yalabık under on 13:31


sen! hüznün kokusunu yayıyorsun geceye

Sen Evrendeki Gerçek

Rüzgarın ruhuna karışmış sitemin sesi
Kuantum anlarını, anlatıyor kaldırımlar
Biraz kaos
Kendi gölgesini aydınlatan ışık
Biraz umut
Pandora’nın içinden kurtulan.


-Ben sessizlikte saklanan, sen imgelerimdeki saklımsın

Gözlerimde dünden kalma yıldızlar
Kimliksiz günlerde
Sonuçsuz bir fizik formülünde parçacıklara ayrılmaktayım
Biraz yaşam
Kızıla karışan güneşin altında özgür olan

-Ben ufkun ressamı, sen içindeki siluetimsin

Sabahın uyanışını kelebeklerle selamladım
Gördüm ki! Bin yıllık bir öyküymüş sokağa sığdırılan
Düşsüz bir rüyaydı, kırıldı bütün zaman
Evren ağır, gün hüzünlü, yaşam yorgun

-Ben gökyüzüne sarılmış bir güvercin, sen anılarımdaki sonsuzluğumsun

Sevin Yalabık

Tedavisiz Zaman

Published by Sevin Yalabık under on 11:41

Tedavisiz zaman

Zamanla küflenecek sözcükler
Yüreğine sapladığın her iğne ağlayacak anılarda
Gıcırdayan kapının sesinde, sessiz kalacak duvarlar
Henüz rahmine düşmemiş, düşlerinle kalacaksın

Ey tanrı!
Neden, beni düne geç, bugüne mahkum bıraktın

Şimdi
Teneke tadında harflere karışıyorum
Sandıklara sakladığım aşkın antika olmasını beklerken
Yanık kokan mektuplarda
Çatırdayan kum saatinde dağılıyorum

Söyle tanrı!
Kirpiklerimin ucunda hayallerimi asmaktan ne zaman vazgeçeceksin


Sevin Yalabık

Ve Geçmiş Zaman

Published by Sevin Yalabık under on 11:35

Ve Geçmiş Zaman

Çatlak toprağın arasında sıkışmış zaman
nasıl da kekeliyor geçmişe dönüp baktığında
oysa akrepti dünün sancısı
acımadan akıtırken zehrini
acıyarak titriyor toprak

yelkovana bağlı kuru sözler yanacak
haykırışında
ateşten bir kuş düşecek
hayatın rahmine
kor kor
kasırgada savrulup
şimşeklerin kanadında selam duracak

ateşten incelmiş bir iple asılacak
ne var olacak
ne de yok ....
yedi dağın ateşi yanarken
rüzgărlar gözyaşımdan yağmur yapacak
ve geçmiş zamanda bir çocuk
toprağın çatlak yerinde hep ağlayacak


Sevin Yalabık
 

.

İzleyenler