Sevin Yalabık

Sızı

Published by Sevin Yalabık under on 16:48
"pegasus"


[i]Not: Lütfen Bilgisayarınızın sesini açınız.[/i]

Published by Sevin Yalabık under on 12:23

Yazılamayan Tarih



Yüzyılın sarsıntıları kaplarken geceyi

Ritimsiz acıların gölgesini

Titreyen dudaklarıma sürüyorum



Karanlık dehlizlerde

Fiziksel olamayan düşlerin

Toprak kokan buğusunda dağılıyorum



Kristal cümleler yıkılırken

Zamansız kurulan kentimdi

Tanrılara emanet ettiğim matemim



Sayfalara sığamayışım

Sonsuzluğun içine bakışım

Çıplak ayrılıklara savruluşum



Susmuşum

Divit ucuyla yazılan tarihin karşısında



Çünkü

Ben ne zaman tarihi yazsam

Kalemi kıran sarsıntılar oluyor


Published by Sevin Yalabık under on 18:02



Sadece  




Yağmur dokununca saçlarına

Islat ay yüzlü hatıraları

Birikmesin hecelerde bütünleşecek sesler

Geçmesin çürüyen köprüden sözler



_Esneyerek hatırlanır şiirler

Zemheri yolları tutunca



Sol şeridimin üzerinden düşen bir kelebek

Griye dönen göğün arasında kayboluyor

Kelimeler karışıyor, harfler muhalif

Geceler çöküyor,

Şafak! suya karışan mürekkebin elinde soluksuz



_Baktığın pencerenin arkasında

Süzülür saat yönünde yağmurlar



Zihnimin köründe eriyen bir mum

Bucağı görünmeyen caddelerde

Avuçlarıma batan soğuk kaldırımlar

Girift ruhların karanlık bahçesinde

Konaklayamaz beyaz umutlar


_Vaveylanın uğultusunda
Yaşam sadece kendi yolunda

Son Perde

Published by Sevin Yalabık under on 10:41





Son Perde

Bir başlıkta bitiyor yüzün

Başka bir satırda gece başlıyor

Sarmaşığa dolanmış sözlerinle

Zamanı yağmalıyor

Mahremi olmayan ağıtlar yakıyorsun



Ses birikimi

Lirik sözlere yakıştı en çok

Yankısı işlendi kutsal duvarlara

Can veremem dedi Tanrı

Kızıla çalan güneşin kenarından bakarken

Eski bir tabloya



Kuzey yıldızı görünmüyor artık

Panayıra dönmüş imgeler

Ölü adımlarda dans eden maskeler

Pandora’nın içine hapsedilen kelebekler



Yüzündeki ölü bir yanardağın kıpırtısı

Sürgülenen aşkta batık bir oyun

Yanık kokan perde,

Yıkıntılar arasında bir sahne

Tanrı gidiyor sessizce


Published by Sevin Yalabık under on 16:13




Gece fenerine tutulan saatteyim
Denizin üstünde yıldızdan bozma yansımalar
İğnenin ucuna takılmış balığın
çırpınışları geceyi sarar
Biraz paradoks, biraz ölüm
Köpüren dalgalarda küllerim

-Şimdi ben gökyüzü, sen yüzyıldan kalma izlerimsin

Her güne bir mum yandı
çanlar sustu
gecede anonim keşmekeş
maskeli yüzlerde şiirim yandı

-Şimdi ben hayatın dalından değil, diplerinden gelen

sen   seçkinyapraklarınla evrene tez veren

Ağlatan Kafe (çerkesçe)

Published by Sevin Yalabık under on 15:34

AĞLATAN KAFE'NİN HİKAYESİ
Ağlatan Kafe'nin hikayesi cok ama cok eskiye dayanir, yer ve mekan bilinmemektedir. Uzun yillardir calinir... Notalar anlatir yaşanmiş duygulari ve o imkansiz ama bir o kadar da tutkulu olan bir aşki... Melodi dile gelir, eger calan biliyorsa hikayesini...

Ve şoyle başlar bu imkansiz ve bir o kadar da acikli aşk,

Cevrenin sayilan soylu ailenin tek kizinin guzelligi ve asaleti dillere dolaşir, genc delikanli ise soylu olmayan bir ailenin ikinci ogludur. Cesur bir o kadarda mert ve savaşci bir erkektir. Kiz ve delikanli birbirlerine sevdalanirlar. Kizin ailesi bu ilişkiyi onaylamamaktadir gencin ailesinin soylu olmadigini gerekce olarak one surerler.

Kizin guzelligi tum ulkede anilmaya başlar ve zamanin rus çarı kizin methini duyar kizi gormek icin koye gelir ve hayran kalir. Kizin babasindan kizi ister baba şaşkindir, buyuklere haber salinir herkes ulu kestane agacinin altinda toplanir, tartişilmaya başlanir ve sulalenin ileri gelenleri çarın arzusunu kabul edilemez bulur “bir çara verilecek kizimiz yoktur” denir.


Çar’a haber salinir bizde sanan verilecek kiz yoktur diye... Koskoca çar sinirlenir ve nasil bir sozdur der kabul edilmez bulur. Kizi kacirmak icin yola cikar..

Genc delikanli ise olanlardan habersiz aşki icin agitlar yakmakta ve kavuşacaklari gunun hayali ile gunleri eksitmekte, kiz ise caresiz aşki icin hergun aglamakda ve baba sozu ile aşki arasinda kalmakdan zorlanmaktadir.

Carin kizi kacirmak isteyişini haber alan buyukler careler peşindedirler derken kizi sevdigi delikanliya vermeyi uygun bulurlar ve çara vermektense ;soylu olmasada bir dagliya gelin etmek” daha iyidir diye duşunurler... Bir an once dugun hazirliklarina başlanir, atlilar dort bi yana dagilir, haberler salinir, tum eller dugunumuz var diye.

İki gencin kalbi kavuşacak olmanin heycani ile atmaktadir. Dugun gunu gelip catar dort bir yandan gelen misafirler agirlanir, eglenceler başlar...

Car coktan gelmiş ve pusuda adamlari ile hazir vaziyette kollamaktadir her bir yani ve çarın bir emriyle tum adamlari kizi kacirmak icin dugun meydanini basarlar ve kizi alip daga kacarlar ardindan delikanli peşlerine duşer çarın elinden sevdigini alacakdir dinlemez hicbir soyleneni aklinda tek sevdigi vardir...

Kiz caresiz yalvarir birakmalari icin, çar gulerek izin vermeyecegini soyler derken ucurum kenarindan gecerken kiz ;senin olmaktansa olmeyi yeglerim; diyerek kendini ucurumdan boşluga birakir ve delikanlinin gecmekde oldugu yola duşer, delikanli koşar sevdiginin yerde yatan cansiz vucudunu kucaklar ve koye geri doner...

Koy matem havasindadir cenaze hazirlanir ve kizi mezarliga goturenlerin ardindan yurur delikanli ve agzinda mizikasi ile başlar melodi calmaya. O gunden sonra ne genc delikanliyi goren olur ne de çarı...

işte bu melodi eskiden sevdalilarin karşilikli oynadiklari oyunda biz sevdaliyiz haberiniz olsun manasina gelirmiş.

2 AĞLATAN KAFE'NİN YAKIN GEÇMİŞTEKİ HİKAYESİ

Olay çukurova da geçiyor.Bir adiğe kızı var ay kadar güzeldir
Ama ne yazık ki ailesi çok fakir ve ailesi sırf para için onu çukurovadan bir pamukağasıyla sözlüyorlar.Kız da ailesi için mecbur kabul ediyor.

Sonra bir gün köylerine misafir gençler geliyor ve içlerinden biri kıza aşık oluyor ki kız da ona aşık oluyor..
Ama kız sözlü..

Erkek ne derse desin kız sözlü olduğu için erkeği geri çeviriyor.Ama erkeğe sırılsıklam aşıktır..
Ne var ki ailesi için o zengin adamla evlenmesi lazımdır..
Kız erkeğin hiçbir çabasına cevap vermez,veremez..
Ama bu durum yüzünden bunalıma girer..
Odasına kapanır kız
Haftalardır ne yer ne de içer..
Sadece akordeon çalar!!
Ama sadece akordeon çalar!!
Bir gün artık ailesi kızın herşeyini bilen en yakın arkadaşını çağırır, kızla konuşsun diye..

Bu arkadaşı herşeyi biliyordur o misafir genci vs..
Kız gelir ...
(adı gurina) Gurina kapıyı aç ben geldim der ama, kapı yine de açılmaz .
Hep akordeon çalmaktadır..Ağlatan Kafe'yi çalar..Hep ama hep..
Derken bir el silah sesi duyulur..

Kapıyı kırdıklarında görmektedirler ki Gurina ağlayarak Ağlatan Kafeyi çalmış ve parçanın son notasının tuşuna babasının tüfeğinin tetiğine bağlamıştır..
Ağlayarak parçayı çalıp, parça sonunda son tuşa bastığında tüfek patlamış ve Gurina bu şekilde intihar etmişti..

Adige: çerkes anlamına gelmektedir.

Ayrılık

Published by Sevin Yalabık under on 11:59



Lütfen bilgisayarınızın sesini açınız.

 

.

İzleyenler